İmamoğlu ve Yavaş Balıkesir'e geliyor


30/31 Mayıs günlerinde kentin bütün bileşenlerinin katılacağı bir BALIKESİR DÖNÜŞÜM
KONGRESİ düzenlenecek. Avlu Kongre ve Kültür merkezinde yapılacak etkinliğe İMAMOĞLU
ve  YAVAŞ’ın da katılacağı açıklandı…
Hürriyet gazetesinin haberine göre  bu kongrede DÖNÜŞÜM konuşulacakmış.
Bu satırları yazdığım Pazar günü saat 15.00’e kadar, AKIN’dan bir etraflı açıklama gelmedi…
Dönüşüm derken ! …Balıkesir’in tümünü kapsayacak bir kongre olduğuna göre benim, senin,
onun bu kongre detayından  bilgimiz olması gerekmiyor mu?
****************
MERAK
Gazeteciliğin  en büyük fobisi… Bir kelimenin üzerine bile gitmek zorundayız. Merak etmesek 
hiçbir haberi sizlere aktaramayız… Merak edip konunun üzerine fazla gitsek başımızın üzerine ne
yağar?
Günümüz Türkiye’sinde gazeteci yalnızlığı oynamaktadır. Siyasi mecrada haber yaparken yanlı ve
yansız olarak bölünmüşlük olduğu için iktidar karşıt gerçek bile  yazılsa  çeşitli ünvanlarla
anılmaktayız… Merak edip bir Bakan’a BİLE SORU SORAN muhabir terslenmekte. Adam yerine
konulmamaktadır.
Merak, bırakın  gazeteciliği  her bireyin yaşam biçiminde olan bir sosyal yapı gereğidir.
Son meydana gelen  AYHAN BOR KAPLAN olayında, Amerikalı roman yazarı, FRANK
MORRİSON SPİLLANE’nin kahramanı MİKE HAMMER’i olmak gerekmekte. Çünkü bu olay
sadece bir torbacının inanılmaz yükselişi değildir.
Emniyet teşkilatının içine kadar sızabilmiş… Sızabilmesi için ne yapması gerekir. İşte bu konuyu
merak edip  gazeteci olarak eşelemeye kalkışmak yukarıda  sorduğum başımıza ne yağar sorusunu
tekraren sorma hakkımızı doğurur...
Bugün, yarın bu konuda yayın yasağı gelebilir. Hal böyle olursa MERAK ETME SEN şarkısını
rahatlıkla mırıldanabiliriz… Konu vahim… Vahim diye neden yazdın bile diye sorgulanabiliriz…
Onun için fazla merak eyi değildir ülkemizde. Ahmet Hakan’ da, Pazar günü köşe yazısında’ taraf
olmamalıyız’  diye yazdı’
***************
KİMSE, KİMSEYİ SEVMEYE MECBUR DEĞİLDİR.
Evet aynen. Bu başlığı yazdığıma göre. SEVMEK zorunda olmadığım kişiler elbette mevcut. Mesela
Bahçeli’yi sevmem. Sevmiyorum derken hoşuma giden bazı söylemlerini es geçme
zorunluluğum yoktur. Pazar günü Hürriyet Gazetesinde yayınlanan bir iki cümlesi hoşuma gitti ve
aynen katılıyorum. Hürriyet gazetesinde yayınlanan haber mesela
Neydi o söylemi?
Yazayım: Klasik otomobiller,  şimdikilerle mukayese edilmez. Şimdikiler çay bardağı gibi. Yan
yana koyunca  bardak kime ait  belli değil’
Evet aynen katılıyorum Devlet  beye. Bir 1957 CHEVROLET’e bakın birde şimdikilere… Mesela
reklamlarda AKP  döneminde dizi ve filmlerde araçların önlerindeki  marka amblemleri
buğulanarak yayın mecburiyeti var… Lüzumsuz bir uygulama. Zaten marka ayırt edilemiyor ki?
Bir birlerinin aynısı zaten…
Ayrıca şimdiki modellerde zevk diye bir şey yok… Devlet beye bu konuda katılıyorum…
Konuya bir fıkra ile noktayı koyayım.
Akide şekerini çok seven bir yaşlı teyzenin kocası ölür. Aradan uzun zaman geçer. OĞLAN  anasını
arar.
-Ana sen  akide şekerini  çok seviyorsun, sana akide şekeri mi alayım, yoksa evlendirelim mi?  
Anası içini çeker
-Aa oğul ben ehtiyar gari, AGİDEYİ hangi dişiminen yiyem ki?
**************
DÜŞÜNCENİN BİTTİĞİ YER
‘VOLEYBOL HATAYA KARŞI OYNANIR’
By: Voleybol antrenörü ÜSTÜNDAĞ
Bizden not ; Her hata olur bir ders, ne hata biter ne ders.
Siyasette aynı statüde   yapılır.
                                                      ***
ÇÜŞ
Bir şehir kursalar  diyorum. Adı EŞKİYAŞEHİR olsa. Bütün Sokak eşkıyalarını bu şehirde ikamet
zorunluğu getirsek.
***************
BÜYÜTEÇ

Ahmet AKIN. EDREMİT’e ne zaman gelecek diye bana soruyorlar. Sormak için arıyorum,
arıyorum ulaşamıyorum. Gelmemişse gelecektir. Gelmişse gelmiştir.
                                                          ***
KULAGINIZDA KÜPE  OLSUN
Küçük balık  fena ısırır
O.U.T
                                                              ***
AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR DERLER YA
Sorup öğrenmeyi utanç olarak görenler gazete bile okumazlar. Bir konuyu  ‘yahu haberin var mı dün
gazetelerde okudum. SEN  de okumuşundur’ Okumadım demez yiğitliğe bok sürmemek  için. ‘ya
okudum ama önemsemedim boş ver ya”.
Temel, eczacılık fakültesini bitirmiş. Ama parası olmadığı için eczane açamıyormuş. Girmiş bir
eczaneye
-Sizde soğan var mı?
Eczacı dengesiz biri diyerek savmış başından. Temel her gün gelmeye başlamış Eczacı bıkmış
-Kardeşim senin derdin ne?
Bana purayı satacaksun. Uzun mücadeleden sonra ECZACI çok ucuza satmış
Birkaç gün geçtikten sonra
Eski eczacı gelmiş
-Sizde soğan var mı?
Temel
Soğan var ama sende reçete var midur?
**************
AYNI FİRMADA 10 YIL
Akçay BP istasyonunda geçen 10 yıl. Yerli müşterilerin hepsini ismen bilen portföy. HAKAN
DEDEOĞLU gülen yüzün solmasın. Aynen devam…

YORUM EKLE