EMEĞİ ve YARDIMLAŞMAYI KÖTÜYE KULLANMAK
Bazı akademisyenlerin ekip kurarak, öğrencilerin üniversite tez çalışmaları için, para karşılığında öğrencilere bilgi satması, tv kanallarının gündem haberi olmuş. Bu şekilde gündeme gelinmesi çok üzücü. Böyle haberler zaten yeni değil. Zaman zaman duyardık. Bu sefer sadece duymadık, tv haber kanallarında da görmüş olduk. Emeği ile çalışıp, araştırıp tez hazırlayan üniversite öğrencilere haksızlık olmuyor mu? Çok yazık. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Resim-İş Eğitimi Bölümü'nde okurken, hocalarımızdan kaynaklar alıp, kendimiz ya da birkaç arkadaşımız fotokopi çektirir o şekilde faydalanırdık. (1983-1987) Üniversite hocalarımızın bize, ulaşamadığımız kaynaklar için bu şekilde yardımları, gereğince yapıcı ve yol gösterici olurdu. Yolu bulmak da hazıra konmakla olmazdı. O dönemde araştıracağımız konuları, işe yararlılığı açısından çok sınırlı ve gerisi hikaye olan kaynaklardan ayıklayarak bilgi edinmeye çalışırdık. Müfredatta ne varsa onun dışına pek çıkılmazdı. Uçsuz bucaksız, başı sonu belli olmayan, gereksiz, kafa karıştırıcı öylesine kaynaklar içinde boğulduğumu ve artık hiçbir şey okumayacağım diye kendime telkinde bulunduğumu hatırlarım. Hocalarımızın özlü, kısa net bilgiler verip ve kimi zaman sorularımız karşısında susarak kafamızda soru işareti bırakmaları, bizleri araştırma yapmaya yöneltiyordu. Neden kolay bilgiye ulaşamıyoruz?' diye önceleri yadırgamışken, tembel olmayıp araştırmamızın gerekliliğini sonradan fark edince hocalarımızı daha iyi anlamaya başlamıştım. Aynı zamanda, çok etrafa dağılmadan kendi alanımızda çalışmamızın da gerekliliği ön plana çıkıyordu. Her şey kişide bitiyor. İnsanları yanlış yönlendirmek ve yanlışlara körü körüne çöp bilgilerle, bilinçsizce kapılmaya yöneltmek, yanlış yönlendirilmişlerin içine itilmek ve bunların arasında kendini bulamamak ile ancak yanlışlığa güçlü olunabilinir. Geleceğe adımlarken geçmişten de ders çıkarmak unutulmamalıdır. Ortalığı karıştırmadan, doğruluk, iyilik adına etrafını da sorgulayarak öğrenmenin yolu önce kişinin kendisini sorgulaması ve eleştirmesinden geçer. Görevini kötüye kullanmak, kul hakkı yemek, ahlaki değerlerden yoksun olmak, kişinin sadece okuyup okuyamamasıyla da ilgili değil, kişisel birikimleri, bulunduğu ortam, etrafında kimlerle iletişimde olduğu ve ailesinden aldığı davranış bütünüyle de alakalıdır. Üstelik yine yıllarca sadece duyduklarımızla kalmadık pek çok aslı olan ya da olmayan haberlerden kafamızın karıştığı, şaşırdığımız ve başımıza da gelen olaylar ile de birden içine düştüğümüz farklı dönemlerde çeşitinden bol ve zor günler yaşadık. Benim üniversite yıllarımda sosyal yaşantı içinde en çok hafızamda yer eden hırsızlık olayları idi. Yani okuduğum ünıversiteye, iki vasıta ile giderken, durakta ve tıklım basa dolu otobüslerde çantanı, cüzdanını ve kendini, sürtünmeye çalışan tacizcilerden korumaya çalışmak, okula giderken neredeyse bir üniversite daha bitirmek gibiydi. Başkasının emeğinin çalınması gibi hayatın en acı tecrübelerini de yıprana yıprana yaşadık. Haklının haksız, haksızın haklı ile karıştırıldığı dönemlerden geçtik. Hırsızlık deyince ben de eğitimci olarak yine kendi dönemimden 1980-90'lardan örnekler vereyim. Öğretmenliğimin bismillah daha ilk yıllarında hüsrana uğramak olsa da yılmamak vardı. Benim, öğretmenlik staj dosyamı isteyen, yararlanıp getireyim diyen biri artık kimdi, gerçekten öğretmen miydi?, kimin neyiydi, aynı okulda birkaç hafta çalıştığım, derslere giren bir öğretmendi sözde.. Okul idaresiyle de iletişimdeydim. Çok da zor Türkçe konuşuyordu bu arkadaşımız ve ben de yardım edeyim diye düşünmüştüm. Benden istemesi üzerine, kendisine yararlansın diye verdiğim, binbir emekle bir yıl çalışarak ve hamileyken hazırladığım STAJYERLİK DOSYAMI aradan zaman geçmesine ve istememe rağmen bana geri vermedi. Bu da çalmanın ve hırsızlığın bir başka biçimidir. Ve daha sonra da bu arkadaş ortadan kaybolmuştu. Yine benim için çok değerli, bilgi dolu lise edebiyat defterimi aynı okulda çalıştığım lise edebiyat öğretmeni arkadaşım yararlanmak için almıştı. Belli aralıklarla birkaç yıl sonrasına kadar istedim ve önceleri biraz daha kalsın derken sonra yanıma almayı unuttum demeye başlamıştı ve her isteyişimde unuttum diyordu. Bahaneler hep hazırdır zaten kimilerinde. Hep biraz, biraz daha oyalama taktiği ve ödünç alınan her ne ise geri verilmemesi bu da bir hırsızlık değil midir? Emeğin hırsızlığı çok can acıtıyor. Bunlardan çektik yıllarca. Ne çok ağladık, emeklerimizin çalındığına. Dışarıda da kapkaççılar çalıyordu.. Ne çok üzüldük, ne çok yorulduk. ÇOK ÇEKTİ BİZİM NESİL de. KIRILDIK, DÖKÜLDÜK. MÜCADELE ETMEKTEN YORULDUK. KİM KİMDİ BİLEMEDİK. YARDIM EDERKEN de YARDIMA MUHTAÇ DURUMLARA GELİP ELİMİZDEKİLERİ de KAYBEDİYORDUK MAALESEF. Bunları yaşamak da insanlara güven duymayı zedeliyor ve bu duyguyu incitiyordu. Yönümüzün daima doğrulara ulaşılacağı ve bilinçli bireyler yetiştirileceği bir gelecekle, dünyada herkes için sağlıklı, barışçıl günlere erişileceği, yolumuzun hep huzura ve iyiliklere çıkacağı günler dileğiyle.
Elinka Emel Güneş 12 Ocak 2021