Balıkesir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Uluslararası İlişkiler ve AB Uzmanı Dr. Hasan Boztürk’ten çarpıcı değerlendirme
“Doğu Akdeniz ile KKTC bir an olsun ihmal edilmemeli. Trump’un olası sürpriz politikalarına hazırlık şart”
“AB’nin Türkiye’siz Doğu Akdeniz politikası çözüm değil çözümsüzlük olur”
Boztürk’ün AB politikaları ve Doğu Akdeniz’i konu alan kitabı birçok önemli konuya ışık tutmakta
Balıkesir Üniversitesi Kepsut MYO Öğretim Görevlisi Uluslararası İlişkiler ve AB Uzmanı Dr. Hasan Boztürk’ün dünya gündemine ilişkin değerlendirmesi ve “Güç-Çıkar Çatışmasında AB’nin Doğu Akdeniz’deki Normatif Gücü” başlıklı kitaptan alıntılar…
Dış politikada tüm dikkatlerimiz Suriye’de. Öyle de olmalı. Zira Türkiye’nin geleceğine, güvenliğine ve çıkarlarına birebir etki edecek bir bölgeden söz ediyoruz. Çok aktörlü bir bölge burası. Beraberinde Filistin politikamızı etkileyebilecek nitelikte. Yine Doğu Akdeniz politikamızı etkileyecek durumda.
Beraberinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki kırmızı çizgilerimizle bağlantılı bir nitelikte. Dolaysıyla Suriye bizim için çok önemli.
Ancak öyle bir coğrafyadayız ki çevremizdeki hiçbir unsuru da ihmal etmememiz gerekiyor.
Dikkat ederseniz Doğu Akdeniz zaman zaman gündeme geliyor. KKTC de öyle.
Bazen de yoğun gündemde ikinci planda kalıyor.
Bölgenin çok aktörlü bir yapısı var.
Türkiye önemli bir aktör. KKTC ve GKRY de öyle. GKRY’nden ve diğer bir aktör Yunanistan’dan dolayı AB de bölgede taraf olmaya çalışıyor.
Bölgede güvenlik denklemi haricinde enerji rezervleri AB’nin 30 yıllık ihtiyacını karşılayacak nitelikte.
Elbette bu şimdiye kadar tespit edilen miktarla hesaplanan.
Artabilir de.
İlginçtir Türkiye dışlanmak isteniyor.
Yani Türkiye’nin hakları Ankara’sız paylaşılmak isteniyor.
Oysa en büyük hak sahibi Türkiye olmasına rağmen. Uluslararası Hukuka rağmen. Verimlilik açısından tüm gerçeklere rağmen. Bu durum kıyıdaş devletler ve AB’nin çıkarlarını da olumsuz etkilemekte esasen. Bölgeden çıkarılan enerjinin maliyetinin dürülmesi ve en uygun şartlarda aktarılması Türkiye’siz imkansıza yakın bir durum. Doğal olarak Türkiye’yi dahil etmeleri gerekmekte. Bu hem uluslararası hukuk hem hakkaniyet hem de verimlilik açısından en doğru. AB’nin Yunan ve Rum tezlerinin peşinden gitmesi hem değerleriyle çelişki hem de çözümden uzak.
ABD’nin ve Fransa’nın Yunanistan ve GKRY ile bazı anlaşmaları var.
Bu bölgeyi daha da karmaşık hale getiriyor.
Yeni ABD Başkanı Trump’un bölgeye ilişkin nasıl bir politika izleyeceği merak konusu. Şu ana kadar açıklanan politikaları belki beklenen düzeyde olabilir ama sürprizlerine karşın hazırlık olmak kaçınılmaz.
Birleşik Krallık ve Rusya’nın bölgede izi söz konusu. Hemen hepsinin de kendilerine yönelik bir çözümü ya da çözümsüzlük düşüncesi var.
İsrail ve Mısır da bölgenin önemli aktörleri.
Dolayısıyla ikinci plana atılmaması gereken ve bir boşluk oluşturulmaması gereken bir bölge burası.
O nedenle “Suriye ve Filistin’e odaklanırken Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adasını ihmal etmemeliyiz” diyoruz.
Doğu Akdeniz’i ve Avrupa Birliği’nin politikaları bu kitapta incelenmekte.
“Güç-Çıkar Çatışmasında AB’nin Doğu Akdeniz’deki Normatif Gücü” başlığını taşıyan eserde bölgedeki durumu ve AB’nin politikaları tartışılıyor.
Doğu Akdeniz, AB’nin geçmişten günümüze yakın ilgi gösterdiği bir bölge. Bunun nedeni geçmişteki sömürge devletleriyle olan yakın ilişkilerin yanında ticaret yolları ve enerji güzergâhları açısından önemli bir bölge olması ve bir pazar olarak görülmesi. AB’nin AKÇT’den başlayarak günümüze değin Akdeniz ve Doğu Akdeniz Bölgesine yönelik kapsamlı politikalar yürüttüğü bilinmekte. Bu politikaların başarıya ulaşması kolay görülmemekte. Bu minvalde yeni politikaların üretilme gerekliliği örnek olarak gösterilebilecektir. Normatif Güç kavramının mimarı Manners tarafından yapılan tanımlamaya göre AB’nin normatif güç temelli yaklaşımları öncelik olmakta
ve çalışmada da AB’nin Doğu Akdeniz politikaları bu bağlamda incelenmekte. AB’nin normatif güç temelli yaklaşımlarıyla Doğu Akdeniz’de kalıcı ve sürdürülebilir çözüm hedeflediği düşünülmekte. Ancak gerek kıyıdaş devletlerin kendi aralarındaki çözüm bekleyen sorunları ve iç sorunları gerekse bölge dışı aktörlerin politikaları AB’nin normatif güç temelli yaklaşımlarının başarı şansını etkilemekte. Entegrasyon sürecini devam ettiren AB’nin Doğu Akdeniz’in çok aktörlü yapısında izleyeceği politikalar ve çözüm üretme kapasitesi dünyada yakından takip edilecektir. Bunun yanında kıyıdaş devlet olarak görülen GKRY ve Yunanistan ile bölge dışı aktör olan Fransa’nın AB üyeliği dışında ulusal çıkar temelli yaklaşımları da AB’nin önemli bir sınavı olarak görülmektedir.
Kitabın tanıtım bölümünden alıntılarla aktardığımız üzere Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası önümüzdeki süreçte daha fazla gündeme gelecek gibi görünmekte. AB’nin üye olan ülkelerinin baskısıyla olaya müdahil olmaya çalışmasında Yunan ve Rum yönetiminin dilini konuşması değerleriyle çelişki oluşturmakta.
Bunun yanında anlaşmazlığın olduğu bir ortamda bölge dışı aktörler olan ABD, Rusya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın müdahilliği başlıyor. Bir nevi çözümsüzlük bu ülkelerin Doğu Akdeniz’de işine yarıyor.
Daha fazlası Dr. Hasan Boztürk’ün Bursa Akademi tarafından basılarak okuyucularına sunulan “Güç-Çıkar Çatışmasında AB’nin Doğu Akdeniz’deki Normatif Gücü” başlıklı kitapta.
Yorumlar
Kalan Karakter: