Bandırma’da üç üniversiteden ortak sempozyum

Balıkesir’in Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi iş birliği ile Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi Merkez Yerleşkesi’nde düzenlenen “II. Uluslararası Ekonomi, Finans ve Ekonometri Sempozyumu”nun...

Bandırma’da üç üniversiteden ortak sempozyum

Balıkesir’in Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi iş birliği ile Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi Merkez Yerleşkesi’nde düzenlenen “II. Uluslararası Ekonomi, Finans ve Ekonometri Sempozyumu”nun (ISEFE) açılış töreni gerçekleşti.

Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi iş birliği ile Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi Merkez Yerleşkesi’nde düzenlenen “II. Uluslararası Ekonomi, Finans ve Ekonometri Sempozyumu”nun (ISEFE) açılış töreni gerçekleşti. İki gün boyunca devam edecek olan sempozyumun açılış törenine Rektör Prof. Dr. Süleyman Özdemir, Bandırma Kaymakamı Günhan Yazar, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Alpaslan Serel ve Prof. Dr. Suat Uğur, Genel Sekreter Cihangir Boz, oda ve borsa başkanları, ilçe protokolü ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldı.

24 farklı ülkeden gelen katılımcıların toplamda 118 bildiri sunacağı sempozyumun açılış konuşmasında, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. Metahan Yılgör, “Üniversitemiz, İstanbul Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi iş birliği ile Merkez Yerleşkemiz’de düzenlenen ’II. Uluslararası Ekonomi, Finans ve Ekonometri Sempozyumu’nun açılış törenine hepiniz hoş geldiniz. Bugün ve yarın gerçekleşecek olan sempozyumumuzda, iki gün boyunca 24 farklı ülkeden, 41 oturumda, toplamda 118 bildiri sunulacaktır. Sempozyumumuzun hem katılımcılarımıza hem de akademik hayata faydalı olmasını diliyorum” diye konuştu.

Rektör Prof. Dr. Süleyman Özdemir ise açılış konuşmalarında, “Türkiye henüz tam anlamıyla gelişmiş bir ülke olmadığı için bazı ekonomik sıkıntılarla karşılaşabiliyoruz. Bizim gibi ülkeler için bu durum aslında belki de çok normaldir. Ekonomide ve diğer alanlarda inşallah daha iyi bir noktaya geldiğimizde, bu sıkıntılar minimum düzeyde kalacaktır. Dünyada meydana gelen siyasi sıkıntılar da elbette ekonomimize yansıyor. Ekonomiyi anlamamız çok önemli, ekonomiyi anladığımız zaman geleceği de öngörebiliyoruz. Ekonomi ile ilgili çok değerli konuşmacılarımız var aramızda. Bundan dolayı ben sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. İki gün sürecek olan sempozyumumuz sayesinde, kendi alanında uzman birçok bilim insanı bilgi, fikir ve deneyimlerini burada bizlerle paylaşmış olacaktır. Bu gaye ile düzenlediğimiz sempozyum, siz değerli katılımcılarımızın teşrifleri, bilgi ve beceri aktarımları sayesinde amacına ulaşacaktır. Sözlerimi burada sonlandırırken ‘II. Uluslararası Ekonomi, Finans ve Ekonometri Sempozyumu’nun hem katılımcılara hem de ulusal ve uluslararası düzeyde akademik hayata faydalı olmasını diliyorum” dedi.

Uluslararası sempozyumun “2019 Yılında Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Beklentiler ve Fırsatlar” konulu açılış özel oturumunun moderatörlüğünü Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alpaslan Serel yaparken, oturumun panelistleri ise İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kadir Tuna ve Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Sefer Levent oldu.

Serel: "Döviz kurlarına bakarak ekonomi iyi ya da kötü diyemeyiz"

“2019 Yılında Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Beklentiler ve Fırsatlar” konulu açılış özel oturumunun moderatörü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alpaslan Serel, “Türkiye’de özel sektördeki firmalar ve bireyler ekonomide borçlanma seviyesini belirlemede son derece önemli bir noktadalar. Bu durumda finans sektöründeki firmalara bankalar kredi verirken vade oranlarını belirlemede özen göstermelidir. Çünkü vade oranları finans ve reel sektörde farklı olarak ele alınmaktadır. Ayrıca döviz kurlarına bakarak ekonomi iyiye veya kötüye gidiyor diyemeyiz. Yani döviz kuru 7 TL olursa batıyoruz 5 TL olursa ekonomimiz çok iyi demek yanlış olur. 2019 yılı için dünyada büyüme oranları revize edildi ve gelecekte bizleri nelerin beklediğini şimdiden iyi hesaplamalıyız. Finans sektörünün işi çok zor. Bu süreçleri fırsata çevirmek için firmalara veya bankalara önemli görevler düşüyor” diye konuştu.

Tuna: "Şirketler kur riskini yönetemiyor"

Panelistlerden İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kadir Tuna, “En fazla konuştuğumuz konu reel sektörün durumu. Şunu belirtmeliyim ki, kurun yükselmesi her zaman bir olasılıktır, nedenler farklılaşabilir. Dünya ekonomisinin geldiği nokta, Amerika ve Çin’in tutumu, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkması gibi nedenler olabilir. Bunların yansımasını daha sonraları yaşayacağız, henüz yaşamadık. Reel sektör şu an günü kurtarmaya çalışıyor. Önümüzdeki süreci konuşmadan önce, şu anki dönem için borçlanmaya yönelik ekonominin sürdürülebilirliğinin olmadığını konuşmalıyız. Şirketlerin kur riskini yönetemediği ortada ve bu tablo içerisinde bu noktaya nasıl gelindiğinin de değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yalnızca kurun yükselmesi veya düşmesi ekonomi hakkında bilgi vermez, farklı bir sürü gösterge de mevcuttur. Gördüğümüz kadarıyla vade yapılarında uyumsuzluklar var. Bu durumu düzeltebilmek için bankalarımız da çaba gösteriyor ama faizlerin ciddi anlamda düşürülmesi gerekiyor. Kriz yönetimi aşamasına gelmememiz için riskimizi yönetmemiz gerekiyor” dedi.

Levent: "Borçlanmayı sever bir toplum haline geldik"

Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Sefer Levent ise, “Ekonomide sıkıntılı bir süreç yaşamaktayız. Merkez Bankası piyasaya para pompaladı, Türkiye gibi ülkelere para yağmaya başladı ve sıkıntı 10 yıl önce ortaya çıkmaya başladı. Sonrasında bunların önüne geçmek için önlem alınması gerektiği vurgulansa da biz, o dönem para harcamaya devam ettik. Üstelik kemer sıkmak yerine özel sektör, bireyler ve ülke olarak da borcumuzun arttığı bir döneme girdik. Artan döviz kurlarıyla geleceği öngörmedik ve sonrasında gerçekleşen hızlı döviz düşüşleriyle daha da kötü bir döneme girdik. Borçlanmayı seven bir topluluk haline geldik. Bankalardan aldığımız kredileri bize verilen bir nimet gibi görmeye devam ediyoruz. Böyle bir döneme gireceğimizi biliyorduk, bizler bu sürece göz göre göre geldik. Yerli ve milli projelerin desteklenmesini çok önemli görüyorum. Üretimimiz tüketimimize yetmiyor, önce bunu kabul etmemiz lazım. Gelişmekte olan ülkeler ile yarışırken avantajlı durumda olabilmemiz için gerçek anlamla sosyal güvenlik yatırımlarının sağlam olması da dahil olmak üzere her anlamda onlardan bir adım önde olmalıyız” şeklinde konuştu.

Açılış özel oturumu konukların ve öğrencilerin panelistlere sorularıyla devam etti.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner144
SIRADAKİ HABER