Törende Ayvalık Giritliler Derneği Mübadele Korosu hem Türkçe ve hem Yunanca şarkılar seslendirdi. Tören, mübadillerin Cunda’ya ilk adım attıkları noktada gerçekleştirildi.
Mübadelenin 102. Yılının anısına; Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ve Ayvalık Giritliler Derneği Kurucu Başkanı Coşkun Tunçmen ve katılımcılar tarafından denize çelenk bırakıldı. Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin törende yaptığı konuşmada; geçmişe dönüp bakıldığında ve tarihin yaprakları çevrildiğinde yaşanmış, bugün bile ders alınan acı ve tatlı olayların bulunduğunu söyledi. Yaşanmış olayların bazen, geride büyük yaralar ve derin izler bıraktığını vurgulayan Başkan Mesut Ergin konuşmasına şöyle devam etti:
“O gün imzalanan sözleşmenin 1. Maddesi´nde “Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyrukları ile, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye´ye, ya da Yunan Hükümeti´nin izni olmadıkça Yunanistan´a dönerek orada yerleşemeyecektir.” Yazıyordu. Mübadele sözleşmesi imzalandığında İstanbul’da oturan Rumlar ile Batı Trakya’da yaşayan Müslümanlar kapsam dışı bırakıldı. Bu mübadele sözleşmesi gereğince Türkiye’den Yunanistan’a 1 milyon 200 bin Rum, Yunanistan’dan Türkiye’ye ise 400 bin Türk göç etmiştir. Zorunlu mübadeleden Ayvalık da doğrudan etkilenmiştir. Ayvalık'taki Rumlar Midilli Adası ve Atina'ya göç ettirilmiş, Girit ve Midilli Adalarındaki Türkler ise Ayvalık'a yerleştirilmiştir. En önemli sorun konuşulan dildi. Anadolu Rumlarını anadili Türkçeydi. Yunanistan´da yaşayan birçok Türk´ün anadili ise Rumcaydı. Rumlar Türkçe, Türkler ise Rumca konuşuyor; bir türlü anlaşamıyorlardı. Yerli Yunan halkı, Anadolu´dan gelen Rumlara “Siz ne biçim Rumsunuz! Elenika bilmiyorsunuz! Siz Rum değil, Türk tohumusunuz!” diyerek aşağılıyordu. Aynı aşağılamayı, Mübadele ile Anadolu´ya gelen mübadiller yaşadı. Tek kelime Türkçe bilmeyen mübadil Türklere yerli Türk halkı: “Siz ne biçim Türksünüz? Tek kelime Türkçe bilmiyorsunuz. Siz Yunan tohumusunuz!” diyerek aşağıladı, ezdi, horladı. Türklerle mübadiller uzun yıllar birbirlerinden kız alıp vermedi. Bütün bu aşağılama, horlama ve ortak bir dili konuşamama Rum ve Türk mübadilleri çökertti.”
Türk ve Rum mübadil insanların, bırakıp geldikleri evleri, yurtları gidip görmelerinin 50 yıl süreyle yasaklandığını hatırlatan Başkan Mesut Ergin, kapıların ancak 1974 yılında açılabildiğine değindi. Bu tarihten sonra, Anadolu Rumlarının otobüslerle, arabalarla, turist kafileleriyle 1920´lerde terk ettikleri yurtlarını, topraklarını, evlerini görmeye gittiklerini belirten Başkan Ergin, “Müslüman mübadillerden birçok insan, aynı şekilde 1974 sonrası Yunanistan´a gitti, atalarının yurtlarını görüp geldi. Fakat binlerce Türk ve Rum mübadil zorla koparıldıkları topraklarını bir daha göremeden yaşamdan kopup gittiler. Tabi ki Mübadele´nin Türkiye ve Yunanistan´a etkileri de çok önemliydi. Türkiye´de 1923 sınırları içinde yaşayan nüfus 1915´de yaklaşık 16 milyonken, 1927´de 13.5 milyona düşmüştür. Toplam nüfustaki bu azalma, yalnızca sayısal bir düşüş değildi. Müslüman olmayan bu insanlar, o dönem Türkiye’sinin eğitilmiş üretim gücünün, sanayi ve ticaretin belkemiği idi. Rumların ve diğer azınlıkların gidişi, ekonomik, toplumsal, kültürel yaşamada büyük olumsuz gelişmelere yol açtı. Yarattığı boşluk uzun yıllar kapatılamadı. Bu yıkımlar, acılar içinde, Rum ve Müslüman-Türk mübadil halk, “ya kırk gün, ya kırk yıl sonra döneriz!” diye diye yeni yaşamlarını kurmaya başladı. Mübadele öncesi herkesin taşınmaz malları özel komisyonlar tarafından sayıldı. Resmi kayıtlara geçti. Mübadeleyle mecburi yer değiştiren herkes geride bıraktığı, kayda geçmiş mallarının karşılığını alacaktı. Fakat bu karar hiç işlemedi. Çünkü Türkiye Hükümeti “Adiyen İskan” denilen bir kanun çıkararak, Yunanistan´dan gelen her mübadili eşit kabul ederek hane ve kişi başına mal verdi. Yunan hükümeti de benzer uygulamayla mal dağıttı. Hem Türkiye´de, hem de Yunanistan´da mübadillerin topluma uyumunu zorlaştıran olaylar yaşanıyordu” diye konuştu.
102 yıl önce yaşanan kötü anıların artık belleklerden silindiğini ifade eden Başkan Mesut Ergin, Türkiye ve Yunanistan halklarının aslında dost ve kardeş olduklarını 1999 yılında meydana gelen Marmara ve Atina depremleri sonrasında birbirlerinin yardımlarına koşarak gösterdiklerini söyledi.
Türk ve Yunan halklarının, yöneticiler tarafından yıllardır karşılıklı olarak sürdürülen düşmanlık politikalarını barışçı bir yola döndürmek için seslerini yükselttiklerini vurgulayan Başkan Ergin konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
“Türkiye ile Yunanistan arasındaki barışçı ilişkiler Büyük Mübadele´nin 102. yılında gelişiyor. Gerek Türkiye´deki, gerek Yunanistan´daki sürgün ve mübadil insanların çocukları dünün büyük acısını bugünün barışçı kültürüne dönüştürüyor. Yüz yıllarca yaşadığın topraklardan koparılmak, yeni bir düzene, yeni bir ülkeye ve yeni bir topluma alışmaya kaynaşmaya çalışarak gerçekten zor bir süreç yaşamış her iki ülkenin insanları da. Onun için, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘‘yurtta barış dünyada barış’’ olsun ki insanlık bir daha böyle acı deneyimler yaşamasın.”
Yorumlar
Kalan Karakter: