“Emek Kenti” olarak nitelediği, işçi ve emekçinin yoğun olarak yaşadığı Balıkesir’de Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olmasının en önemli nedeninin ülkenin her alanında yaşanılan sorunların Balıkesir’de de fazlasıyla mevcut olmasına bağladı.
Sanayileşmenin tehdit edici rolü, tarımı ve hayvancılığı bitiriyor olması, bir yandan da, kent yaşamının beraberinde getirdiği sorunlar, yerel yönetimlere aday olan herkesin vaat olarak sunduğu alt yapı problemlerinin çözümü için yola çıktığını vurgulayan Levent Tüzel, “Tabi bu seçimlerin; sadece yerel yöneticileri belirlemekten öte, ülkenin gidişatıyla ilgili sorunların da tartışıldığı bir süreç olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz Mayıs ayında gerçekleşen seçimlerin ardından merkezi iktidarın yine AKP ve Erdoğan yönetimi tarafından sürdürülüyor oluşu, Balıkesir’de de ister istemez ‘tek adam’ yönetiminin ekonomik olarak bir çöküşü ve bununla birlikte halkın üzerinde despotik bir baskı yönetiminin önüne geçilebilmesi adına da önümüzdeki 31 Mart seçimlerinin önemli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Dolayısıyla tüm bunları Balıkesir’de de işlemek bizim için kıymetliydi” dedi.
Atanmışlara karşı, seçilmişlere dayalı bir yönetim modelinin önemine işaret eden EMEP Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tüzel, “Bugün kırsal bir mahallede seçilen bir muhtarın bile üzerinde kaymakam ve dolayısıyla valiliklere ve İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır. Oysaki o muhtarı biz seçiyoruz. Ama seçtiğimiz muhtarı bu şekilde iktidar partisinin vesayeti altına alıyorlar. Seçilmiş belediye başkanları için de durum aynı. Dolayısıyla biz, bu görevden alma gibi müdahaleleri doğru bulmuyoruz. Eğer halk seçiyorsa, o seçilmişin varsa bir hatası, bu hataların ardından o seçilmişi görevden alacak olanın yine halk olduğuna inanıyoruz.”ifadelerini kullandı.
“AYVALIK ÇOK CİDDİ TEHDİTLER ALTINDA”
Balıkesir’in gözbebeği konumundaki ilçelerinden biri olan Ayvalık’ın son yıllarda çok ciddi göç aldığına işaret eden Levent Tüzel, “Ama Ayvalık çok ciddi tehditler altında. Bir tarafıyla Karaayıt’taki demir madeni gibi çevresindeki maden işleme sahalarının tehdidi, bir yanda alt yapı yetersizlikleri nedeniyle ortaya çıkan ve BASKİ’nin arıtma tesislerini devreye sokmamasından kaynaklanan kanalizasyon sorunları, içme suyu açısından da özellikle yaz aylarında ortaya çıkan susuzluk problemleri, Türkiye’nin en pahallı suyunu Balıkesir halkının kullanması, hem Balıkesir için, hem de Ayvalık için çok ciddi problemlerdir” dedi.
“DEPREMLE MÜCADELE BAHANESİYLE KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN REZERV ALAN OLARAK İLAN EDİLEN KONU DA AYVALIK’TA ÇOK CİDDİ BİR TEHLİKE OLUŞTURUYOR”
Ayvalık’ın en önemli meselelerinden birinin de konut sorunu olduğunu belirten EMEK Partisi Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tüzel, “Ayvalık en fazla göç alan bölgelerimizden biri. Tabi küçük bir kentte kira fiyatlarının alıp başını gitmesi çok büyük bir sıkıntı. Tabi bu sorun ülkemizin dört bir yanında da mevcut. Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, enflasyonun alıp başını gitmesiyle birlikte oldukça spekülatif bir sorun var ev kiraları konusunda. Ama bakıldığında; mesela Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, ‘Ben 500 konut yaptım ve dağıttım’ diyor. Düşünün; binlerce konut açığı varken ya da aynı oranda kullanılmayan konut stoğu varken, bu sorun niye yaşanıyor? Bizim partimizin bu konudaki yaklaşımı; ister belediyeler eliyle olsun, isterse merkezi iktidar eliyle olsun, bol miktarda sosyal konutlar yapmaktır. İşçinin, öğrencinin, ihtiyaç sahibinin, emeklinin, kısaca mülk ve konut sahibi olmayanın, olabilecek en ucuz kira bedelleriyle oturabileceği sağlıklı konutlar yapabilmektir. Tabi bunların temelindeki sorun ise, sağlıklı bir kent yerleşim planlarının olmayışıdır. Ayvalık’ta oldukça çarpık bir kentleşme modeli var. Depremle mücadele bahanesiyle kentsel dönüşüm için rezerv alan olarak ilan edilen konu da Ayvalık’ta çok ciddi bir tehlike oluşturuyor.” savunusunda bulundu.
“REZERV ALANLAR; KUPON ARAZİ’ DİYE SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKMEYE ÇALIŞILMAKTADIR”
Rezerv Alanları konusunun ilk çıktığında, hem partisinin hem de bu konuda ilgili olan meslek odalarının da ilk tanımlarının; “Bunun halkın malına çökme projesi” olduğunu kaydeden Levent Tüzel, “Deprem konusunda alınacak önlemler, sağlıklı kentler yaratabilme adı altında aslında halkı, hem elinde bulundurduğu mülkü elinden almak, hem de kentin asıl yerleşik sahibi olan halkı bulunduğu alanlardan uzaklaştırmak ve o bölgeleri ‘Kupon Arazi’ diye sermayeye peşkeş çekmeye çalışmaktadırlar. Bizim ülkemizde belediyecilik; bir rant devşirme ve kâr mekanizması olarak çalışıyor. Halka hizmet olarak sunulan bir takım yatırımlar, bir takım hizmet kurumları, bir takım müteahhitler ve benzeri nitelikteki çıkar çevrelerinin ekine terk edilip, emanet edilerek; yine halktan toplananların bir takım sermaye gruplarına yatırım olarak dönmesi söz konusudur. Rezerv alan olarak ilan edilen birinci derecedeki deprem bölgeleri, bu bahsettiğim çevreler tarafından bir fırsata dönüştürülmüş durumda. Böyle kullanılıyor ve böyle değerlendiriliyor” diye konuştu.
“REZERV ALANLARINDA YERLEŞİK DURUMDAKİ HALK, ORALARDAN UZAKLAŞTIRILACAK VE BELKİ DE DEĞERLERİNİN ÇOK ÇOK ALTINDA VE ÇOK UCUZA BU EVLERE VE ARAZİLERLE TAŞINMAZLARA EL KONULMUŞ OLACAK”
Emek Partisi eski Genel Başkanı ve Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Tüzel, MAYHA Genel Yayın Yönetmeni Suat Salgın’a yaptığı açıklamada, “Bu rezerv alanlarında; deprem tehdidi altındaki sağlıksız konutların yıkılması adı altında, o bölgelerde yaşayan mal ve mülk sahiplerine bir takım bedeller ödenecek ve şehir dışındaki alanlarda yer gösterilecektir. Böylelikle rezerv alanlarında yerleşik durumdaki halk, oralardan uzaklaştırılacak ve belki de değerlerinin çok çok altında ve çok ucuza bu evlere ve arazilerle taşınmazlara el konulmuş olacak. Bunun yanı sıra acele kamulaştırma yasaları da hem hükümete, hem de yerel yönetimlere bu açıdan çeşitli imkânları vermiş oluyor. Tabi bizdeki; kapitalist gelişmedeki çarpıklıklar, hem de bu siyasetteki kötüye kullanmalar devreye girebiliyor. Bunun sonucunda da tüm bu olumsuzluklarda bizim emekçi kesimimiz zarar görebiliyor.” dedi.
“KENTLERİ EMEKÇİLER YÖNETMELİ”
Levent Tüzel yaptığı açıklamada, “Bu yüzden de bizler; ‘Kentleri emekçiler yönetsin’ derken, bu kararların alınma süreçlerinde doğrudan halk temsilcilerinin devrede olması gerektiğine inanıyoruz. Diyeceksiniz ki, ‘Seçilmiş belediye meclis ve encümenleri bu sıfatı taşımıyorlar mı?’ elbette onların da bir dereceye kadar etkisi olabilir ama onların belirlenme tarzının nasıl olduğunu biliyoruz. Yani, halkın mahallelerden başlayarak çeşitli meslek grupları veyahut örgütlenmiş kesimlerin temsilcisi olmaktan ziyade; para, güç ve partisel ilişkiler içerisinde belirlendiklerini biliyoruz. Birçok belediye başkanlarına ya da meclis üyeliklerine baktığınızda bunların müteahhitler gibi nüfus edinmiş kişiler olduğunu görebilirsiniz. Oysa bizim ihtiyacımız; mesela bir yerde kreş, gençler için bir spor tesisi veya yetişkinler için bir huzurevi yapılacaksa, kültür ve spor alanlarının yapımından, hastane alanlarının belirlenmesine kadar doğrudan o bölgede yaşayan kent halkının ya da onların arasından seçilecek temsilcilerin saptanarak göreve getirilmesi gerekir. Yani doğrudan demokratik bir işleyişin hayata geçirilmesi gerekir. Eğer böyle bir sistem hayata geçirilse; o zaman bu devşirme rant işleri bir ölçüde önlenmiş olacaktır” ifadelerini kullandı.
(Suat Salgın)
Güncelleme Tarihi: 21 Mart 2024, 13:17