3 anne-baba kendi çocuklarını öldürdü
3 anne-baba kendi çocuklarını öldürdü
Balıkesir'in haberde buluştuğu ortak nokta. Körfezde Haber Balıkesir'in En Çok Okunan Tek Haber Sitesi Balıkesir'in haberde buluştuğu ortak nokta. Körfezde Haber Balıkesir'in En Çok Okunan Tek Haber Sitesi
BALIKESİR GÜNDEM
3 ilde 3 anne baba kendi çocuklarını öldürdü. Türkiye geçen yıl çocukların anne babasını öldürme haberleriyle sarsılırken, son iki günde anne babaların cinneti herkesi şok etti
Herkes işine gelen yerinden tutar hayatı. Bazıları da maneviyatları mütevazilikle yoğurup, tüm iyimser yanlarınızı –incelikle- kullanırlar. Menfaatleri neyi, kimi gerektiriyorsa harcamaktan çekinmezler. Zafere giden her yol mübahtır nasılsa. Zafer önemli değildir amaç olarak. Kıt akıllarıyla çok bildiklerini sanıp, dar dünyalarında gelişime kapalı ruhlarında az bilerek ve aptal olarak ölmeye mahkumdurlar. Oysa es geçtikleri birşey vardır ki onların kendilerinde akıl sandıkları elle tutulamayan yalnızca sinsi, mide bulandırıcı kurnazlıklarıdır. Üç beş kendini bilmez yüzünden hayata küsecek değiliz. Ancak hayatta bazılarının bizden aldıklarının bir bedeli mutlaka olmalı. Her kötülüğü diğer tarafa havale etmek yalnızca ruhumuzu doyurur. Oysa yaşadığımız hayatta da bir çok yanlışın bedeli vardır. Yasalar vardır en önce. O yasalar ki her daim güçlünün yanında olmuşsa da kimi zaman şaştığı da olmuştur. Ne mi diyorum? Haklarımızı aramaktan söz ediyorum. Yıllarca tabir yerindeyse eşek gibi çalışıp, sırtına vurulan semer ağırlığının acısını mecburi gülümsemelerle saklayan herkese söylüyorum bunları. Kendinizi daha ne kadar kullandıracağınızı hiç düşündünüz mü? Yıllarca birine üç kuruşa köle olmayı sadakat mi bildiniz? Sosyal güvenceniz olmadan trafik kazası geçirdiğinizde hastane masraflarını merhamet edip ”durumu yok” dediğiniz patronununuzun ödeyeceğine mi inandırdınız kendinizi? Yada sizi aşağılayıp durduğu anları unutup maaş geciktireceğinde sizi canı ciğeri, sırdaşı yapmasına mı aldandınız? Sahi siz başka iş bulamaz mıydınız? Pekala bulurdunuz. Ertelediğiniz isteklerinizi ne zaman gerçekleştireceksiniz? Yavrunuz oyuncak istediğinde hep mi paramız yok diyeceksiniz? Yada mağazada beğendiniz bir kıyafetin gereksizliğine kendinizi inandırıp, yalanlarınıza bir yenisini daha mı ekleyeceksiniz? Ve kendinizi hayata karşı iyimser olmaya ölene dek zorlayacak mısınız? Bunlar aslında hayatın basit, alışılagelmiş işgüzarlıkları gibi algılansada olaylara tümevarım misalinden bakarsak dünyayı değiştiren tüm etkenlerin ufak ayrıntılar olduğunu anlarsınız. Nihayetinde dünya adlı planet insanla ve insan için dönmekte. Bireyselliklerimizden kitleler doğmakta. Önemsemeyip monotonluğunda kaybolduğunuz detaylar bir gelecek tüketmektedir bilir misiniz? Türkiye ve dünya tarihinde ufak bir inceleme yaptığımda karşıma çıkan gerçeklerimiz de bu söylediklerimin en belirgin örneğidir. Mesela biliyor musunuz bir zamanlar Trabzon-Samsun limanına yanaşan yabancı bir gemi bizden akla gelebilecek herşeyi satın alırken biz onlardan yalnızca balık satın alıyormuşuz. Çöküş döneminde bu tam tersine dönmüş. Batılı malların esiri olmuşuz. Günümüzde ise esirlikten ziyade gönüllü geyşalık boyutuna ulaşmış özentiliğimiz. Görüyorsunuz ya sesimizi çıkarmadığımız her eylem bize katlanarak geri dönüyor. Haklarımızı aramadığımız her alan kendi sefaletimizi biraz daha körüklüyor. İnsan kendi hayatına yön veremiyorsa liderlerini nasıl sağlıklı bir bilinçle seçebilir ki? Sanıyorum en açık örneklerini yıllardır yalnızca seyrediyoruz. Ya ne olacaktı ki? Daha kibirli patronlarımızla yüzleşmekten acizken bir de devlet büyüklerini mi yargılayacaktık? Belediye başkanlarımızı mı eleştirecektik? Bunu ancak mahalle köşelerindeki dedikoduları aratmayacak kahvehane ortamında tavla başında yaparız öyle değil mi? Nasılsa orada fikirler fütursuzca tartışılabilir. Egolar tatmin edilir. Herkes duyarken, kimse duymaz. Tehlikesiz ve amaçsız! Susturulmuş yada kendiliğinden susmayı seçmiş, tonlarca ağırlıkta bir hayatın altında yaşayan bu insanların kuralları değişmez. Sorumluluktan sesleri kısılmıştır. Yada sorumsuzluk adını varın siz koyun. Süs köpeklerini gibi yalnızca havlayıp iş saldırganlığa geldiğinde kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştıran kendini bilmezler, kapitalizmin küçük, dev esirleri veya bir tutam menfaat uğruna insanları kullanıp harcamayı marifet bilen yarım akıllılar sizler yalnızca kendinizi kandıranlardansız.
Paylaş:
Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!