Genetik yatkınlığı olan kişilerde buğday, arpa, çavdar ve yulafın içindeki glüten denilen proteine karşı gelişen ve ömür boyu süren çölyak hastalığının, Türkiye’ de yaklaşık 200 kişiden birini etkilediğini ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Murat Keskin, en sık çocuklarda görülen hastalığa karşı emzirmenin koruyucu bir tedbir olduğunu söyledi.
Vücudun kendi doku ve organlarını bir çeşit yabancı olarak tanıması ve hasar oluşturması sonucu gelişen çölyak hastalığına en sık çocuklar ve 30-40 yaş arasında tanı konulduğunu ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Murat Keskin; “Tüm dünyada yaklaşık yüzde 0,6 - 1 civarında görülmekle beraber, Türkiye’ de son zamanlarda yapılan bir tarama çalışmasında okul çağı çocuklarında çölyak sıklığı 1/212 olarak tespit edilmiştir. Hastalık çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkabilir. Karın ağrısı, uzun süren ishal, bulantı, kusma gibi tipik bulgularla giden hastalık buz dağının en üstünde az bir yer kaplarken, boy kısalığı, kansızlık, kısırlık, tesadüfen kan testlerinde tanı konulan sessiz ve gizli çölyak hastalığı daha geniş bir grubu oluşturmaktadır” dedi.
Emzirmenin bebekleri çölyak hastalığından koruduğunu belirten Murat Keskin, “Anne sütünün uzun süreli verilmesin ve anne sütü verilirken ek gıdalara başlanması pek çok çalışmada yararlı bulunmuştur. Bugün için önerilen anne sütünün ideal olarak uzun verilmesi ve 4-7. aylar arasında glüten içeren tahıllı ek gıdalara başlanmasıdır. Glüten oranı zengin bir beslenme, ilk aylarda sağlık için riskli olabilir” dedi.
Çölyak hastalığının, insanların yerleşik hayata geçişine dek uzandığının altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Murat Keskin, “Bilinen en eski tarım toplumu yerleşkesi olan Konya Çatalhöyük’ deki kalıntılarda bu hastalık ile ilişkili bulgulara rastlanmıştır. Hastalığın oluşmasında çevresel ve genetik faktörler önemlidir. Diyete glüten girmediği sürece hastalık görülmez. Glüten içeren tahıllar; buğday, arpa, çavdardır. Yulafın toksik etkisi tartışmalıdır. Glütene maruz kalma süresi ile hastalık başlama ve gelişme süreci doğru orantı gösterir” şeklinde bilgi verdi.
Çölyak hastalarının birinci derece akrabalarında ve tek yumurta ikizlerinde hastalık sıklığının daha fazla olduğunun yapılan çalışmalarda gösterildiğini ifade eden Keskin, “Hastaların birinci derece yakınlarına da tarama yapılması önerilmektedir” şeklinde konuştu.
“Çölyak hastalarının şikâyet ve bulguları hastadan hastaya farklı ve değişken olabilir. Uzun süreli ishal, karın ağrısı, karında şişlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, gelişme geriliği, boy kısalığı, kaslarda güçsüzlük, huzursuzluk, kilo kaybı, ağız içinde yaralar, halsizlik, yorgunluk, kemik erimesi, diş mine tabakasında bozukluklar, ciltte döküntüler, gecikmiş ergenlik, adet düzensizlikleri ve adet görememe, kısırlık, kalp kasında zayıflık ve bozukluklar, karaciğer testlerinde yükselme, depresyon, epilepsi (sara hastalığı) gibi çok farklı şikâyet ve bulgular görülebilir. Bunların dışında sağlam bir kişide tesadüfen tarama yapılırken hastalık tanısı konulması ile giden sessiz çölyak hastaları da vardır. Sessiz çölyak hastaları, tipik hastalardan yaklaşık 7 kat daha fazla görülmektedir”.