Bu kriz 2007'de subprime ile çıktı, 2008'de de iyice kendini gösterdi. Bankalar 750 milyar doların üzerinde zarar açıkladı, sigorta şirketleri de 250 milyar dolardan fazla zarar etti. Böylece mali kesimin zararı 1 trilyon doları aştı. Buna karşılık, dünya ekonomileri 6 trilyon doların üzerinde paketler açıkladı ve bunları bütün bankalarının itibarını korumak için gerçekleştirdi.
Bankalar savaşta ve barışta toplumların ordularıdır ama maalesef bir tek Türkiye'de anlaşılamadı.
Kriz artık sona yaklaştı diyebilir miyiz?Henüz ilk iki aşaması bitti.
- Nedir onlar?
Birincisi, bilançoların aşırı bozulması, ikincisi de konsolidasyon...
Sonuçta Lehman battı, Merrill Lynch Bank of America ile birleşti, Bear Stearns'i JP Morgan aldı, Goldman Sachs ve Morgan Stanley mevduat toplama yetkisi aldı, Citibank'a ciddi sermaye yardımı yapıldı ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde çok büyük hareketler oldu.
- 2009'da ne olacak?
2009'da üçüncü aşamayı yaşayacağız.
- Son mu bu?
Hayır, sondan bir önceki. Sonuncusu yukarı çıkış, yani yükseliş...
- Bahsettiğiniz üçüncü aşama nedir?
Üçüncü aşama ekonomik durgunluk, resesyon ve belki de deflasyon... Bir de son tarife göre deflasyonda durgunluk var ki, stagdeflation deniyor, o daha feci bir durum. Yani fiyat seviyeleri düşüyor ama buna rağmen alışveriş olmuyor.
2009'da dünyanın en önemli merkezlerini durgunluk bekliyor. Bütün ana zone'larda bir küçülme yaşanacak.
- Bu küçülme ne kadar sürecek?
- Eskisi gibi olacak mı peki?
Dünyanın artık 2008'in başını yakalayabilmesi mümkün değil. Çünkü, risk yönetimleri hiç bir zaman başı boş kalmayacak ve sert kurallar gelecek. Ticaret daralacak ve para yaratma gücü azalacak.
- Bu refah bir daha olmayacak mı?
Bu sanal refahın bir daha olmasını asla beklemiyorum. Mümkünatı yok.
Önemli bir devrin sonuydu. Dünyada belirleyici olaylar vardır, matbaanın bulunması gibi... 2008 de kesinlikle dünya finans tarihine geçecek.
2008'de gelişmiş ülkelerin aslında riskini yönetmediği, riskin yaygınlığının ille de riskin olmadığı anlamına gelmediği ortaya çıktı. 'Subprime kredileri çok fazla verildi, bunlardan nasılsa bazıları öder' deniyordu ama ödememe eğilimi olduğu zaman kimsenin ödemediğini ve bunun daha büyük risklere yol açtığını gördüler.
- Önümüzdeki sene Türkiye ekonomisinde küçülme olur mu?
Bizim 48 milyar dolar cari açığımız var. şimdi borçlanacağımız adamlar ortadan kalktı. Sendikasyonların yarısı yenilenince seviniyoruz. Bırakın Türkiye'yi, Avusturyave italya gibi ülkeler eurobond ihracına çıkıyorlar ama para bulamayıp geri dönüyorlar. Böyle bir ortamda yüzde 4 büyüyeceğim derseniz, yurtdışında kredibilite sorunu yaratır.
- Güven sorunu mu yani?
Siz olsanız nasıl düşünürsünüz? Şirket gibi düşünün, siz kredi veriyorsunuz ve krediyi alan şirket 'ben daha da borçlanacağım' diyor. Kreditör olan böyle bir şeyi kabul etmez diye düşünüyorum.
Eğer büyüme sıfırlarda olursa cari açık 20 milyar dolarlara inecek ve bu da kendi kendine bir düzeltme demek oluyor. Açığın düşmesi önemli ve bu arada Türkiye de tarihi bir fırsatı eline geçiriyor.
Biz neden faizleri daha önce yüksek tutuyorduk? Çünkü istiyoruz ki kurlarımız baskı altında kalsın, ithalat enflasyonu etkilemesin, parasal genişlemeyi de kontrol altında tutalım ve enflasyon düşük kalsın.. Ama dünyada artık kimsenin enflasyona baktığı yok. Çünkü asıl risk depresyon riski. Dolayısıyla, herkes faizleri neredeyse sıfıra kadar düşürdü. Şimdi euro ve paund fazilerinin de çok ciddi düşeceğini hepimiz biliyoruz. Yüzde 1'lere inecek. Böyle bir ortamda Türkiye hâla daha yüzde 15-16'lardan bahsedemez.
- Hedef ne olmalı?
Reel faiz yüzde 4-5'i geçmemeli. 2009'da yüzde 7.5 enflasyon hedefinin tutacağını varsayarsanız, yüzde 11-12 civarı bir politika faizi uygundur.
- İner mi peki?
İnmesi gerekir. Ve bu da artık enflasyona yol açmaz. Zaten büyüyemiyorsunuz. Kimse fiyatına zam yapamıyor.
Siz reel faizinizi aşağı çekeceksiniz ki, normalde bu ithalatı artıran bir unsurdur ama ithalat yapacak durum yok, bu çerçevede düşük enflasyon ve düşük faize ulaşabilirsiniz.
- Faizi düşürsek de enflasyon riskimiz yok artık yani...
Evet, faizi düşürüp ekonomiyi canlandırmanız lazım. Bütün hadise bu.
Özel sektör 6-7 yıllık büyümeyi göze alarak büyük yatırımlara girişti. Büyümenin devam edeceğini ve bu yatırımlardan para kazanmayı düşünüyorlardı. Şimdi durumun onu göstermediği açık. O zaman özel sektörün bu problemi aşmasını sağlamak lazım ki ekonomik kapasitemiz 2001'deki gibi yok olmasın.
- Bunu nasıl yapacaksınız?
Türk ekonomisinin borçlanabilirliğini korumamız lazım. Bizim tasarruf açığımız var, sermaye birikimimiz eksik, o nedenle yurtdışına ihtiyacımız var. Onu kullanarak ülkemizi geliştirebiliriz.
- Bu ortamda yabancı sermayeyi nasıl çekeceğiz?
Yüksek faizle çektiğimiz sıcak paraya artık çok fazla ihtiyacımız yok. Korkunun da ecele faydası yok. Bunlardan çıkanı çıkacaktır. Ama asıl olarak ekonomimizi makro göstergelerin sağlamlığı ve büyüme potansiyelimize göre değerlendirip kredi vereceklerdir ya da doğrudan sermaye yatırımı yapacaklardır. Şirket alacaklar banka alacaklar vs...
- O tarafa mı yönlendirmek lazım?
Şüphesiz. Zaten çok yüksek faiz politikasını terkedersek otomatikman oraya yönlenecek.
- Türkiye'de sıfır faiz mümkün mü?
Biz bunu yaratamayız çünkü birçok açıdan farklı denge bozulmalarına yol açar. Sıfır faizde tasarrufunuzu tutmanızda güç olur. Ayrıca, kıt olan tasarrufunuz da yurtdışına gidebilir. Biz burada rekabetçi kalmak zorundayız. Zaten öyleyiz ama aşırısına da gerek yok. Bu durum bizim kendi ekonomimizi baltalıyor. Niye? Çünkü üretim ölçekleri faaliyet gösteremiyor. (Eren Güler)