DEPREM DEĞİL BİNA ÖLDÜRÜYOR….ARTÇI GÜNLERE DEVAM…..UNUTMAYALIM,UNUTTURMAYALIM DEPREM ACILARINI MİLLETCE SARALIM……
BİRLİK GÜNÜDÜR,DEPREM HAYATIMIZIN BİR PARÇASI….
TAKTİRİ İLAHİ, SABIRLI OLALIM…….DOĞA İLE ŞAKA OLMAZ……ÖLDÜRMEYEN ALLAH ÖLDÜRMEZ….
Başlarken, duygularımın 23 yıl önceki gazete başlıklarının bu gün içinde geçerli olması ne acı değilmi.
17 Agustos 1999 Salı saat.03.02 şiddeti 7,5 Merkez Gölcük (Çınarcık-Yalova-Gölcük-izmit-Adapazarı)
Mudanya, da deniz kenarı yeni bir sitede, odama büyük bir ışık huzmesi ve karyolanın iki duvar arası hareketi ve devrilen dolapların gürültüsüyle eşimle ayaklanmış ve, Deniz kenarı, Deniz Atı restorandın denize batışı bilgisiyle ve cevrede 45 derece eğimli duran binaların görüntüsü ve sonra radyo ,TV haberleriyle olayın Körfez oluşunu öğrenmiştik……
O günlerde Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi (yerel gündem 21) görevimden dolayı Yalova’ya gidince kendimi Filmlerdeki Alman savaşı bina tahribatı gibi görüntülerle, Askerîn enkaz kaldırmaları. Yunan doktorların Sahra çadırlarındaki tedavilerle yoğunluğu,
ve tabiii güvenlik olarak yardım mı,kapkaçmı gibi bir çok karmaşa olayları yaşamaya ve basın görevi olaraktan belgelemeye başladım. Fotoğraf sergileri açtım. Ergün Bursa’dan erzak kamyonları ile Kocaeli’ne kadar dolaşırken, Yerin altına komple batan ve yürüyerek 3 kat çıkıp normal zemine ulaşan insanlarımızı, Bir aracın hasarlı binanın 2 katına nasıl çıktığını hayretle incelerken, Gölcükte askeri lojmanların yıkılışını. Dincilerin nasıl farklı amaçlarla anlatışını,Mütehit hatası binaların ve deniz kumu binaların tahribatlarını hep görüp şok oldum.(toplu cenaze törenleri ve gömme olayları halen gündemde)
7 gün sonra dahi enkazdan çıkarılan insanlarımız ile bir arada olup, Artçı depremlerin sarsıntısıyla uyumaya, dağıtılan erzak ve giysilerle yararlı ve bu arada bir çok haksızlıklara, aç gözlülüklere şahit olurken tek avantaj Yaz olması ve çadırsız dahi toprak üzerinde, deniz kenarı gemi ve kayıklarda yatma imkanlarına şahit olmuştum,,,VE EN ÖNEMLİSİ HAFTAYI DOLDURMADAN COCUKLAR İÇİN PSİKOLOKLARIN EĞİTİM ÇALIŞMALARI,OYUNCAK DAĞITIMLARI,TOPLU OYUNLAR VE GÖSTERİLER,RESİM ÇİZME ÇALIŞMALARIYLA ÇOCUKLARIN ÖNCELİKLİ YAŞAMLARI,,,,,,
İlk olarak deprem evleri,konteynırlar gerçekleşti, hasarlı binaların yıkım kararları tespit edildi, Deprem toplanma yerleri, belli depolarda ilk yardım depoları gerçekleşti. Okullarda deprem eğitimleri ve hatta Depremi yaşatan araçlar ile eğitimler verilip bilinçlendirilmeye başlandı.
Yıllarca Deprem trahomasın üzerinden atamayan çocuk ve büyüklerimiz hasta hanelerde Psikologlar tarafından öncelikle tedavi edilmeye başlandı….
Bursa Tema görevimden ve Samimi oluşumdan dolayı Merhum Hayrettin Karaca ile körfezi gezip incelerken.gördükki doğadan çalınan topraklarda hasar büyük…””Para hırsıyla doğadan haksız çalınan,topraklar,da doğa geri almış ,bu dersi unutmayalım “demişti……
Şimdi değişen ne var biliyormusunuz,sadece Modern cep telefonları ile sosyal medya ile daha çok gerçek bilgilere ulaşım ile Toplum birlik beraberlik sağlandı ama sadece Erzak, Giysi toplayıp tırlarla göndermek ile vicdanlarımızı rahatlatmak yetmiyor….sistemde örgütlü kurtarma çalışmaları,Cadır,araç ,bilinçli ekip çalışmaları yine eğitim verirken ,sahnelerde alkışlanır gibi gerçekleşmiyor.günlerece toprak altında olupta henüz iletişim görmiyenler,depremden kurtulupta zamanlı müdahale olmayışından ölenleri ,eksik basın çalışmalarını, gerçekleri iletenlerin suçlandığı bir dünyayı yine yaşıyoruz. Yollardaki hasarlar, bekletilen kurtarma inşaat makineleri. Geç karar verilen barınma yerlerinin açıklanması ve ulaşım imkanını örgütleyemeyerek gerçek ihtiyaç sahiplerinin isyanları,Türkiye,mizde henüz alışamadığımız hatta iç dünyamızda tepki gösterdiğimiz yabancı yerleşmiş kimliklerle aynı anda bulunmamızdaki farkı olaylar,Hastahane,doktor.malzeme sorunları bir şavaş içinde olmaktan ne farkı var o bölgedekilerin. Sözde tek vücut olduk Türkiye halkı………
Depremi yaşıyanların,belki yaşam boyu tedavi göremeyeceği duygularını hissedebiliyormuyuz(Deprasyon,Korku,Endişe,Pişmanlık,İştahsızlık,Uyku bozukluğu. Devamlı baş ağrısı, Sık sık ağlama krizleri, Alkol ve sigara istek tutkusu,Bulantı,sebebsiz kusmalar. Devamlı aynı konuyu anlatma ihtiyacı veya tamamen suskunluk gibi kemikleşen duyguları biliyor musunuz.
27 Aralık 1939 Erzincan----17 Agustos 199 KÖRFEZ depremi—2002 Afyonkarahisar—2003 Bingöl—2004 Erzurum—2005 İzmir-- 2007 Ankara—2010 Elazığ – 2011Kütahya-VAN –2012 Fethiye --2013 Çanakkale --2014 Gökçeada 2017 EĞE denizi-Karaburun 2019-Denizli -- 2020 Elazığ-Malatya-Marmaris-Akhisar-Köyceğiz VE 2021 Orman yangınlarımız-Sel felaketlerimiz İNCELERSEK ve bunlara ne gibi önlemler acil yardımları yöneticilerimizin birinci sırada almaları gerektiğini hissedebilirsek, Parti kavgalarımızdan, din ve sınıf ayırımlarından,yurd dışı yardımlarımızdan çooooook öncelikli olduğunu planladığımız bir takvim yılında artık depremler bizi öldürmediği gibi korkutmayan bir yer sarsıntısı doğa ile barışık yaşamanın huzurunu öğrenmiş olacağız yoksa değişen ne var sorusunun cevabını asla bulamayacağız(Bizim doğaya ihtiyacımız olduğunu ve her toprağın inşaat uğruna kullanılamayacağını ve İnşaat planlarının masa başı imzalarla değil anında pratik kontrol ve yüksek cezalarla uygulamaya alınması gerekliliğini artık çok farklı planlama zamanı geldi. Fay hattında yaşadığımızı unutmayalım…Bu konudaki başarılı ülkelerden örnek almak vatanseverliktir bence)
Hayata ve kişilere küsüpte bir köşeye çekilmekle mucize olmuyor.Gizemli bir güç ğelipte sorunlarımızı bizim menfaatimize göre çözmüyor.Kendi sorunlarımıza kendimiz sahip çıkmadığımız müddetçe yine akıntıya karşı bile olsa kendi kayığımızın küreğini kendimiz çekmediğimiz müddetçe hiçbir yere varamayız ve hiçbir şeyi değiştiremeyiz.Taktiri ilahi,sabır demek çok yetersiz ve hatalı.Bizi yaratan güç Akıl ve çalışma emri vermiş,sorununun çözümü bizdedir.dünden farklılık yaratma zamanıdır…………